21 Mart 2015 Cumartesi

Where is my love?








   Aslında önceki yazımı haftalar önce yazmıştım ama araya başka şeylerde koymak istediğim için yayımlamayı baya erteledim. Hatta buna en çok Mihael Subasio (ismini yazarken baya can çekiştim) üzülmüş olacaktır, çünkü devamını istediğini merak içinde kaldığını söyledi. Ne- beni okuyan birisi var mıymış? Ben Şok! Gülşah know'cuğumada selamlarımı iletirken, Marhinal Gay'i unutmuyorum ve bu yazımı üçüne birden itaf ediyorum..

   Daha sonra ne mi oldu Mavi gözlü zippolu çocuğumuzla konuşmalarımız biraz daha arttı, sınıftaki en iyi ingilizce bilen bizdik ne de olsa. Cümle kurarken birbirimizin gözlerine bakıyoruz, bir birimizi tastikliyor "Boleyn doğrumu söyledim?" bakışları atıyor, o bana tabi ki bende ona öyle cesaret veriyoruz birbirimize. Benim her gözüm onun gözleri ile buluştukça ayaklarım yerden kesiliyor, aptal aptal mutlu oluyorum. Zaten küçük şeylerle mutlu olabilen bir insanım gerisini siz düşünün. İnanın o kadar aptal insanın için rahat seçilebilen birisini sevmek suçken sevmemek daha büyük bir suç gibi geliyor bana. Ah Romeo ne yaptın sen bana, ben okula gidip gelen hazırlık birincisi olmak isteyen, somester da karne alacağını sanan masum Juliet. Zamanın inkar edilemez bütününe kendimizi vermiş yuvarlanıyorduk, sabırsız mıydım? Kesinlikle.


   Şuan gerçekten pek hatırlamıyorum keşke zamanında yazsaydım değil mi.. Ablam gibi bir embesilden taktik alacağımı hiç düşünmemiştim ama bu aldığım taktik benim için bir alışkanlık yaratmıştı, ona değinmek istiyorum okulun ilk zamanlarında yalnız çocuğu oynarken, sınıfın çoğu (neredeyse herkesin) sigara içtiği için teneffüste herkes dışarıya çıkıyordu. E ben yalnız kalıyordum vede sigara içmediğim için dışarı çıkma ihtiyacı hissetmiyordum. İşte en büyük adımı burada aldığım taktiği oyuna koymuştum sigara içenlerin yanına git ve muhabbet et. Ablamın verdiği taktikte gerçekten takdire şayan küçükken sık sık astımdan dolayı acile zor yetiştirilen ben değilmişim gibi.. Her neyse bu bende (bizde) alışkanlık olmuştu her teneffüs 3 kat aşağıya iniyor kısa ve bol bol dumanlı muhabbetler ediyor daha sonra da dersliğimize geri dönüyorduk. Aslından bahane belliydi her şeyi kimin için yaptığım için.. Çünkü çocuğun etrafında adet ha bir ruhsarım, telepati yöntemiyle çevresinde dolanıyorum ama fizikler olarak değil hatta onun yanına pek gitmiyorum, bazen o beni yanıma bazen ben onun yanına anca öyle. Teneffüslerde kayıp olunca gözlerim onu arıyor. Birgün bir teneffüs ben sınıfta oylandım bana sigara içen tayfadan birisi -Hadi Boleyn gelmiyor musun? (okey aranan, artık davet edilen kişi olmuştum) +Geliyorum birazdan. Aşağıya indim Mavi göz kayıp! Allah'ım çıldırdım resmen bilmiyorum neden öyle olduğum konusunda hiç bir fikrim yok, gözlerim onu arıyor sağa sola bakıyorum yok Hayır oda sigara içmiyor zaten oda benim mantıktan sigara içenlerle muhabbet ediyor. Ben arkadaşlara sordum bizim oğlan nerede -Ne ne demek görmedim!! Kesin kaçırdılar benim elleyemediğim kaslı vücudu elliyorla. Ah God. Aşağıda iki dakika gibi bir kısa süre durup okulun orta camekanlı merdivenlerinden yukarı çıktım. Sınıfta mı diye kontrol edeceğim güya. Aslında amacım konuşmakta değil sadece gözleri beni görsün konuşmasa da olur, ki yapmaya çalıştığım manipülasyon tekniğim işe yarasın. Ben merdivenlerin birinci katına çıktım arkamdan ismimi bağıran sesi işittim -Boleyn! Tanrı biliyor ya bu sesi, ismimi haykırışını defalarca duymak istediğimi fazla bekletmeden döndüm tabi ki oymuş, gelecekteki çocuklarımızın babası. Mavi gözleri ile buluştum. Bana camekanlı merdivenlere girmeden öncede defalarca bağırmış dışarıda (yah sen ses tellerini benim için mi yordun? (ses telleri de kaslı mı acaba?)), ya sizce bu çok hoş değil mi yoksa ben man in love mı? Bu arada arkamdan köpek gibi koşsun adımı bağırsın çağırsın diye duymamazlıktan gelmiş gibi yapmadım, çünkü ben gerçekten duymadım. Arkamdan koşturmak doğamda var :P



   Arkadaş ortamına dahil olmamla sınıftakilerle daha çok kaynaşmam bir oldu, istiyor muydum kısmen. Aslında yalnız kalıp cool olmak daha eğlenceliydi benim için, ama mesela öyle olduğu zamanda okulun orta cam ekan merdivenlerinde teneffüsler de oturup telefonla konuşuyordum hatta, eski yardakçılarımdan biri "Boleyn asosyal misin? arkadaşın yok dimi ondan her teneffüs arıyorsun?" -yok canım ne alakası var alla alla özlediğimde (yersen)-  bunu duyduktan sonra diğer ezik canlıların yani sınıf arkadaşlarımı onurlandırmak adına onlarla konuşup muhabbet etmeye başladım. Bilirsiniz havalıysanız, hani gerçekten cool ve insanlar sizi gözünde büyütüyorsa insanlar sana b*k atar. Bunu asla ve asla unutmayın siz yalnızca ayakta kalın. Kutsal Bakire Boleyn yanınızda olacaktır mutlaka.

   Eğer bu dünyanın bir parçası olmak istiyorsanız, insanlar konuşacaktır. Nihayetinde senin tüm bunlara değip değmeyeceğini karar vermen lazım.  Ha şunu da asla ve asla unutmayın, "Ne kadar hızlı yükselirsen yere o kadar sert düşersin"

   Basamakları ben boşuna yapmadım, aniden değil yavaş yavaş, sindire sindire girdim ortama. Konu bu kısıma nasıl geldi hiç bir fikrim yok. Benim amacım Mavi gözlü zippolu çocuğumuz değil miydi? Sınıf atlama bana daha tatmin edici mi gelmiş? Üst tabaka olmayı kim sevmez ki? Aptal arkadaş grubunun benimle dalga geçtiği kısıma gelmek istedim sanırım, bana aptal sorular sorduklarını söylemiştim evet evet tamda o kısım. Birgün okuldan dağılmıştık metro girişinde biraz bekledik, yavşak gülüşlü çocuk bana neden sesin ince gibi sorular sormaya başladılar gayet aşşağılayıcı sorularda, bende tersliyorum tabi bu sırada Mavi gözden ses yok, ne bekliyordum sanki beni korumasını mı? Bence öyle düşünerek kendime aptallık yaptım vede üzdüm.


Bu da kışın son fotoğrafı olsun